AYIŞIĞI PARKI KEMER

KEMER – AY IŞIĞI

Kemer’i muhteşem doğası ile ön plana çıkan bir turizm

merkezi olduğunu duymuştum. Almanya’dan geldiğimden

beri bir türlü ziyaret etme fırsatım olmamıştı. Arkadaşım

Jasmine ile bu doğa harikası yeri gezip, tanıma kararı aldık.

Jasmine, her zamanki gibi heyecanlıydı. Tabi ben de

öyle çünkü yıllardan beri adını duyduğum “Ay Işığı Plajı”

yani “Moonlight Park”a gelmiştik. Arabamızı Kemer Marina

girişinin yanındaki oto parka koyarak girişimizi yaptık.

Kemer’in doğa güzelliğine hayrandım fakat bu kadarını

hiç beklemiyordum; Torosların uzantısı dağlar hemen yanı

başımızda bizi izliyor gibiydi. Daha ilk adımımızı attığımız

an kendimizi yüksek çam ağaçlarının altında, küçük bir

ormanda bulduk. Ay Işığı Parkı ağaçlara hiç dokunulmadan

restore yapılmıştı. Ağaçların altına saklanmış ahşaptan yapılmış

kafeler bizi hiç rahatsız etmiyordu. Yürüyüş yolu kıyısında

ki çiçekler ise buraya renk katıyordu. Ben nedense çiçeklere

dayanamam; eğilip bir tane koparttım ve Jasmine’ye;

“Buyurun güzel bayan!” deyip ona uzattım.

“Aaaa ! Musti, çok teşekkür ederim” dedi. “Kızmazlar

değil mi?”

“Hayır, bir taneden bir şey çıkmaz” dedim gülerek.

Ayaküstü şöyle bir göz gezdirdik; sağ tarafta su eğlence

havuzu, birkaç kafe, solumuzda yani deniz tarafında ise daha

büyük kafeler ve plaj vardı. Biz plaj tarafına doğru yöneldik.

Bizi muhteşem bir manzara karşılamıştı. Hilal şeklindeki

Ay Işığı Koyu’nun turkuaz rengi güneşin altında gözlerimizi

kamaştırdı. Kıyıdaki en küçük taşlar bile belli oluyordu.

Arkadaşım Jasmine elinde olmadan;

“Aman Tanrım! Şu güzelliğe bakar mısın?” dedi.

30

Kemer’i Gördüm Hayran Kaldım

Kıyıda ki kafeler denize çok yakındı. Sahil boyu güle,

eğlene sona kadar yürüdük ve orada ki kafede kendimize bir

masa seçip oturduk.

İlk defa gördüğüm Ay Işığı Plajı ve denizi gerçekten

muhteşemdi. Böyle güzel ve temiz bir plajı bir de Marmaris

tarafında görmüştüm ama burası daha güzel ve doğaldı.

Güler yüzlü bir garson ne içeceğimizi sordu, ben;

“İki Türk kahvesi, lütfen!” dedim ve devam ettim;

“Fakat size bir şey sorabilir miyim?”

“Tabi efendim! Buyurun” dedi.

“Biz buranın yabancısıyız ve burasını tanımak istiyoruz.

Bize bu konuda yardımcı olabilir misiniz?”

Garson bir an duraladı ve;

“Elbette” dedi. “Size kahvelerinizi getirince kısa bir tanıtım

yaparım.”

Sevindik. Onca iş arasında onun bize yardımcı olması

yüzümüzü güldürdü. Garson biraz sonra kahvemizi getirip

anlatmaya başladı;

“Efendim burası biliyorsunuz meşhur Ay Işığı Koyu’dur.

Gerçekten ayın şavkı gece burada harikuladedir. Gece buraya

gelip seyretmenizi tavsiye ederim.”

Sonra eliyle göstererek;

“Şu sağ karşı taraftaki beyaz yapılar Fransız tatil köyü

Club Med’dir. Ve sırtını yasladığı ormanlık tepelere ise

biz “Çalış Tepesi” deriz. Çalış Tepesi ormanlık bir doğa

harikasıdır. Çalış tepesinin deniz tarafındaki uç burunda ise

deniz feneri bulunur. Vaktiniz olduğunda buraları yürüyerek

gezebilirsiniz. Şu sol taraftaki denize paralel giden küçük

ormanlık tepe ise “Yörük Parkı” dır. Orada gelen misafirlere

kıl çadırlar içinde ayran ve gözleme ikram edilir. Orasının

önemi ise etrafı görmek için ideal bir yerdir. Ayrıca içinde

31

KEMİAD

Yörük kültürünü temsil eden figürler ve alet, edevat vardır.

Yörük Parkı’nın şu görünen alt tarafındaki ince yolu takip

ederek buruna kadar yürüyerek gidebilirsiniz. Burundan Ay

Işığı Parkı ve plajı çok güzel görünür. Şu an bulunduğumuz

yerin sağ tarafında balıkçı barınağı ve göleti vardır. Orayı

da rahatça gezebilirsiniz. İdyros Antik Kenti ise balıkçı

barınağının yan tarafında ki ormanlık alan içindedir fakat şu

an kazı çalışmaları devam ettiği için içeri girmeniz mümkün

değil. Hemen şu yan tarafımızda ise Kemer Marina vardır.

Şayet denizde yat ile gezmek isterseniz tur ofislerinden bilet

temin ederek marinadan yatlara binebilirsiniz.”

“Yatlar her zaman tur yapıyor mu?”

“Elbette; sabah on civarı çıkıp, öğleden sonra dörtte dönüyorlar.”

“Çok teşekkür ederim” dedim. “Bizi çok iyi aydınlattınız.

Vaktinizi aldık, kusura bakmayın.”

Garson güldü ve “Rica ederim” dedi. “Biz her zaman

müşterilerimize bu konularda bilgi veririz” dedikten sonra

uzaklaştı.

“Kahvemiz soğumadan içelim.” dedim Jasmine’ye.

Jasmine ise anlatılanları duyunca şaşırmış gibiydi; kahvesinden

bir yudum aldıktan sonra;

“Musti” dedi. “Burası gerçekten görülmeye değer bir

cennetmiş.”

Bu sefer ben güldüm, “Jasmine, daha bilmediklerin var.”

dedim. “Belgesellerde okuduğum kadarıyla bu plajda yıllar

önce yerli ve yabancı çok film seti kurulmuş.”

“İnanıyorum” dedi Jasmine “Çünkü doğası ve plajı film

için ideal. Geç bile kalınmış.” deyip sözünü tamamladı.

Jasmine ve ben bir süre denizde yüzenleri seyre daldık.

Dünyanın her yerinden gelen insanlar kahkahalar atarak

şakalaşıyor ve sonra bir balık gibi yüzerek kulaç atıyorlardı.

32

Kemer’i Gördüm Hayran Kaldım

Çocuklar ise can simitleri içinde kıyıda yüzmeye çalışıyor,

başaramayanlar ise kumda oynuyordu. Ay Işığı Plajı’nda tam

bir kardeşlik ve barış hakimdi.

Hemen yanı başımızdaki çam ağaçlarından gelen kuş

sesleri kahkahalara karışıyordu. Jasmine;

“Bu öten bülbül değil mi ?” diye bana sordu.

“Evet. Öğlen sıcağında bile yaprakların arasına saklanmış

ötüyorlar.”

Bülbüller çok güzel ötüyorlardı. Bu doğa harikasına fazla

dayanamayıp biz de denize girdik. Dünyanın her yerinden

gelmiş turistlerin arasında kendimizi turist gibi hissediyor

ve bambaşka bir dünyada özgürlüğün tadını çıkarıyorduk.

Tenimize suyun dokunuşu tüm düşüncelerimizi bedenimizden

sıyırıp denize çekiyordu. Ay Işığı Plajı gerçekten

de söyledikleri kadar güzelmiş. Doyumsuz suyun keyfini

çıkardıktan sonra duşumuzu alıp bir kahve daha içtikten

sonra Jasmine; “Kahvemizi içtik, istersen garsonun söylediği

buruna kadar yürüyelim” dedi.

Hesabımızı ödeyip sahil boyu yürüyüp buruna doğru yol

aldık. İnsanlar eşleri ve çocuklarıyla bu öğle sıcağında bile bu

güzel doğa parçasını daha iyi tanımak istercesine bizim gibi

geziyorlardı. Kenara demirlemiş birkaç küçük yattan müzik

sesi geliyordu. Jasmine durup dinledi;

“Şarkıyı Enrico Macias söylüyor” dedi.

“Senin de bilmediğin hiçbir şey yok” dedim gülerek.

Enrico Macias’ı ben de severdim ama sesini tanımam

mümkün değildi.

Buruna vardığımızda Antalya puslar içinde kalmıştı.

Küçük dalgalar kıyıdaki taşlara vurdukça insan deniz kokusunu

daha çok hissediyordu. Ay Işığı Plajı’na baktığımızda

ise muhteşem bir görüntü ortaya çıktı. Sahilde şen şakrak

denize giren insanlar, kafelerin tepesine uzanan palmiye ve

33

KEMİAD

çam ağaçları otantikliği tamamlıyordu. Daha da önemlisi

arka planda Torosların uzantısı dağlar fotojenik bir manzara

yaratıyordu.

Jasmine; “Harika!” deyip fotoğraf makinasına sarıldı.

“Musti, görüntü çok güzel! Benim fotomu çeker misin?”

Gerçekten manzara çok güzeldi. Jasmine’nin birkaç

kez fotoğrafını çektim. Buradan gün doğumunu seyretmek

isterdim. Bu düşünce beni heyecanlandırdı;

“Jasmine” dedim. “Yarın seher vakti buraya gelelim mi?”

Jasmine ne demek istediğimi anlamıştı, sevinçle;

“Çok güzel olur” dedi. “Burada güneşin doğuşunu kayda

almak harika olur !”

Güney Koreli arkadaşımla çoğu fikrimiz uyuşuyordu. İş

böyle olunca gezimiz de güzel oluyordu.

Burunda bir süre daha fotoğraf çektikten, kenarda olta ile

balık tutanlara el salladıktan sonra geri dönüp Ay Işığı Plajı’nın

arka tarafındaki Aquarium’a yöneldik. Çünkü orada

yunuslar gösteri yapıyormuş diye duymuştuk. Yunus gösterileri

bilhassa engelli çocuklar için çok yararlıydı. Terapi

merkezinde o gün maalesef gösteri yokmuş. Hemen yan taraftaki

su kayağında kayanları bir süre seyrettikten sonra geri

döndük.

Jasmine ; “Burası yani Ay Işığı komple bir eğlence merkezi

gibi olmuş, bravo !” dedi.

Bir Türk olarak bundan ben de çok gurur duydum. Bundan

dolayı Ay Işığı Plajı’na yarın tekrar gelecektik. Yandaki

tepeye yani Yörük Park’ına doğru yürüdük.

34

Kemer’i Gördüm Hayran Kaldım